
Kullarının Hesabını Gören: El-Hasib
Sözlükte “saymak, hesap etmek” anlamına gelen husbân (hisâb) masdarından sıfat olup “her şeyi saymışçasına bilen, hesaba çeken” demektir.
Hasîb, ayrıca “asaletli ve şerefli olmak” anlamındaki haseb masdarıyla bağlantılı olarak “yüce ve şerefli” mânasına geldiği gibi if‘âl babındaki kullanılışından hareketle “yeten, kâfi gelen” anlamında da kabul edilebilir.
Arap dili âlimi Zeccâc, Allah’ın hasîb ismine “kullarına yeten” mânasını verdikten sonra kelimenin “mahsûb: lutuf ve ihsanları sürekli olarak hesap edilen" anlamına da gelebileceğini söyler.
İbn Manzûr da “Allah her şeyin hesabını arayandır” (en-Nisâ 4/86) meâlindeki âyeti örnek göstererek hasîb ismine “her şeyi yeterince bilen, koruyan, ceza veya mükâfat olarak karşılığını veren” şeklinde anlam vermiştir.
Allah’a nisbet edildiğinde; Kullarına yeten, onları hesaba çeken, herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin, bütün tafsilât ve teferruâtiyle hesabını iyi bilen anlamına gelmektedir.
"El-Hasîb" Kur'ân-ı Kerim'de üç kere zikredilmektedir. Hasîb isminin yer aldığı üç ayet şu şekilde geçmektedir;
Birinde (Nisâ, 6),
Yetim mallarını elinde bulunduranların dürüst davranmalarının gerektiği anlatıldıktan sonra her şeyi en küçük ayrıntılarına varıncaya kadar bilen Allah’ın bütün davranışların hesabını soracağı ifade edilmektedir.
وَابْتَلُوا الْيَتَامٰى حَتّٰٓى اِذَا بَلَغُوا النِّكَاحَۚ فَاِنْ اٰنَسْتُمْ مِنْهُمْ رُشْداً فَادْفَعُٓوا اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْۚ وَلَا تَأْكُلُوهَٓا اِسْرَافاً وَبِدَاراً اَنْ يَكْـبَرُواؕ وَمَنْ كَانَ غَنِياًّ فَلْيَسْتَعْفِفْۚ وَمَنْ كَانَ فَقٖيراً فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِؕ فَاِذَا دَفَعْتُمْ اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْ فَاَشْهِدُوا عَلَيْهِمْؕ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَسٖيباً
“Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri deneyin; eğer onların yeterli fikrî olgunluk düzeyine eriştiklerini tespit ederseniz hemen mallarını kendilerine verin, büyüyecekler de mallarını alacaklar diye o malları israf ile ve tez elden yiyip tüketmeyin. Zengin olan (veli) yetim malına tenezzül etmesin, yoksul olan da kararınca yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman yanlarında şahit bulundurun; hesap sorucu olarak da Allah yeter.”
Diğer âyette (Nisâ, 86),
Görgü kurallarından selâmlaşma konusu üzerinde durulmakta ve bir kimseye verilen selâmın samimi bir ilgiyle cevaplandırılması gerektiği vurgulanmakta, ardından da Allah’ın her şeyin hesabını soracağı bildirilmektedir. Fahreddin er-Râzî’nin de işaret ettiği gibi her iki âyette yer alan hasîb ismi hem hesap soran hem de kendine kâfi gelen mânalarını taşımaktadır.
وَاِذَا حُيّٖيتُمْ بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّوا بِاَحْسَنَ مِنْهَٓا اَوْ رُدُّوهَاؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ حَسٖيباً
“Size bir selâm verildiğinde ya daha güzeli ile veya dengi ile karşılık verin. Allah, her şeyin hesabını tutmaktadır.”
Üçüncü âyette ise (Ahzâb, 39),
اَلَّذٖينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللّٰهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ اَحَداً اِلَّا اللّٰهَؕ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَسٖيباً
“Allah’ın, kendisi için takdir ve emrettiği bir şeyi yerine getirme hususunda peygamber için bir sıkıntı ve sakınca olamaz. Allah’ın hükmü değişmez kaderdir. Daha önce gelip geçen, Allah’ın vahyini insanlara ulaştıran, O’ndan çekinen, Allah’tan başka hiçbir kimseden çekinmeyen peygamberler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Hesap sorucu olarak Allah kâfidir.”
“Seri'ul-Hisab: Hesabı seri olan” kavramıyla da görmekteyiz;
"Bilesiniz ki hüküm yalnız O’nundur ve O hesap görenlerin en çabuğudur." (En'am, 62)
Husbân kavramı, Kur’ân-ı Kerîm’in otuz yedi âyetinde Allah’a izâfe edilmiştir. Bunlardan Hasîb'in bir manası da hesaba çeken demektir.
İbnü’l-Cevzî, Kur’an’da çokça zikredilen hisâb kelimesinin Allah’a nisbet edildiği âyetlerde “kâfi gelmek, hesaba çekmek, amelinin karşılığını vermek” anlamlarına geldiğini söyler.
"(Yapılan iş) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz." (Enbiyâ, 47)
"Sonra insanlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm yalnız Onundur ve O, hesap görenlerin en çabuğudur." (En'âm, 62)
"Kolay bir hesapla hesaba çekilecek." (İnşıkak, 62)
Resulullah (s.a.v.)'de:
"Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin." buyurmaktadır.
رَبَّـنَا اغْفِرْ لٖي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنٖينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُࣖ
“Rabbimiz! Hesap kurulacağı gün beni, anamı, babamı ve müminleri bağışla.” (İbrahim, 41)
Kifâyet mânası ifade eden hasb kelimesi, inkârcıların ve münafıkların İslâm dini ile mensupları aleyhine sinsi faaliyetlerine karşı Hz. Peygamber’in ve müminlerin mânevî güçlerini korumalarını, ümitlerini yitirmemelerini ve Allah’ın kendilerini savunup koruyacağı şuurunu zinde tutmalarını tavsiye eden âyetler içinde yer alır.
Hasîb ismi, Kütüb-i Sitte içinde doksan dokuz ismi ihtiva eden esmâ-i hüsnâ listesine yer veren muhaddislerden Tirmizî rivayetinde yer almıştır. (“Daʿavât”, 82)
Bu ismin geçtiği bir hadisin meâli şöyledir: “Sizden biriniz arkadaşını mutlaka övmek istiyorsa, ‘Filânın şöyle şöyle olduğunu zannediyorum, bununla birlikte herkesin iç yüzünü bilip onu hesaba çekecek olan Allah’tır, kimseyi Allah nezdinde tezkiye edemem’ desin” (Müsned, V, 41, 45-46, 47; Buhârî, “Edeb”, 54, 95; Müslim, “Zühd”, 65-66).
Enes b. Mâlik’in naklettiğine göre Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yatağa girerken okuduğu dualardan biri şöyledir:
“Bizi türlü nimetlerle besleyen, ihtiyaçlarımızı gideren (kâfî) ve bizi barındıran Allah’a hamdolsun! Nice insanlar vardır ki isteklerini yerine getirecek ve kendilerini barındıracak kimseleri yoktur” (Müslim, “Zikir”, 64).
Kuşeyrî, hasîb ismine tam anlamıyla inanan kimsenin kıyamet gününde dünyadaki her davranışından hesaba çekileceğinin şuuruna erdiğini ve bu sebeple o günden önce kendi kendini hesaba çekeceğini söyler. Yine ona göre gerçek anlamda sadece Allah’ın kâfi gelip her şeyden müstağni kılacağına inanan kul ihtiyaçlarını yalnız O’na sunar ve yalnız O’na güvenir.
Kıyamet günü, mükellef olan her insanın Allah'a karşı vereceği hesap vardır. Çünkü, alınmış sayısız ni'metlerin, pek tabiîdir ki, bir gün hesabı sorulacaktır. Onun için, kıyametin bir adı da “Hesap günü” dür.
İnsanın ömrü, kendi mülkü değildir. Belki Allah tarafından bilâhare hesabı görülmek üzere verilmiş ariyet bir sermayedir. İnsan, ne kazanacaksa onunla kazanacaktır. Ömrü ise; her gün, her saat, hattâ her nefes aldıkça bitip tükenmekte, suâl ve hesab yaklaşmaktadır. Hesab günü, herkes bu sermâyeyi sahibine ödedikten sonra, onun sarf ve mübâdelesinden hâsıl olacak kâra göre mükâfat görecek veya açığına göre mes'ûl olacaktır, iflâsı tahakkuk edenlerse, ebedî hüsran ve azâb içinde kalacaktır.
Hasîb ismiyle, “kâfi gelen” anlamında ganî, kādir, muğnî;
“hesaba çeken” anlamında câmi’, muhsî;
“sayıp bilen” anlamında alîm, habîr, şehîd;
“yüce ve şerefli olan” anlamındaki alî, celîl, kerîm, mâcid ve mecîd
isimleri arasında anlam yakınlığı bulunmaktadır.
*Esma’ül-Hüsna yazı serimiz Halime Hüsna Özüdoğru katkılarıyla hazırlanmaktadır.