
Tek Kusursuz: El-Kuddüs
Her eksiklik ve kusurlardan münezzeh olan, El-Kuddüs olan Rabbimizin bu ismi, bizlerinde maddi ve manevi kirlerden nasıl arınmamız gerektiğini anlatır.
Kuddüs, sözlükte “temiz olmak” manasındaki kuds kökünden türemiş, mübalağa bildiren bir sıfat olan kuddüs “tertemiz, pak, kusurdan arınmış” demektir. Esma’ül-Hüsna ile ilgilenen alimler, kuddüsün sadece zat-ı ilahiyye için kullanıldığı ve “her türlü eksiklik ve kusurdan münezzeh olma” manasına geldiği hususunda görüş birliği içindedir. Mesela, el-Melik ismi bir insan için de kullanılabilir. Örneğin; yeryüzünde iyi bir idareci iseniz, Allah’ın yeryüzündeki halifesisinizdir, Mutlak Melik Allah’tır fakat sizin bu isimden nasibinizden ötürü İstanbul’un Meliki demekte bir sakınca yoktur. Fakat Kuddüs isminden nasibimizi alsak dahi bir insan için kusurlardan münezzeh Kuddüs denemez. Bu sadece Mutlak Kuddüs olan Allah’a ait bir isimdir. İnsan beşerdir, kusursuz değildir, hata yapar ve tevbe eder.
Esma’ül-Hüsna’yı daha derin düşünen alimlerimizden Gazzali, el-Kuddüs’ü, “hissin anladığı hayalin tasavvur ettiği vehmin vehmeylediği, kalbin düşündüğü ve fikrin hükmettiği her türlü vasıftan münezzeh” şeklinde tanımlar.
Kuran’ı Kerim’de el-Kuddüs isminin geçtiği ayetler:
“Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddüs; Aziz; Hakim olan Allah’ı tesbih eder.” (Cuma, 1)
“O Allah ki, O’ndan başka ilah yoktur. Melik’tir; Kuddüs’tür; Selam’dır; Mü’min’dir; Müheymin’dir; Aziz’dir; Cebbar’dır; Mütekebbir’dir. Allah, (müşriklerin) şirk kostuklarından çok yücedir.” (Haşr, 23)
“Meryem oğlu İsa’ya da mucizeler verdik. Ve onu Ruh’ul-Kudüs (Cebrail) ile destekledik.” (Bakara, 253)
“Kutsal vadi Tuva’da Rabbi ona şöyle seslenmişti.” (Naziat, 16)
“Ey kavmim, Allah’ın size (vatan olarak) yazdığı mukaddes toprağa girin.” (Maide, 21)
"Ben şüphesiz senin Rabbinim; ayağındakileri çıkar; çünkü sen, kutsal bir vadi olan Tuva'dasın." (Taha, 12) ayetinde Rabbimiz Hz. Musa’nın (a.s.) temizlenerek kendi huzuruna gelmesini istiyor.
Bizlere de bu ayette ki gibi: “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin, ayaklarınızı da topuk kemiklerine kadar (yıkayın). Eğer cünüp olursanız temizlenin. Şayet hasta veya yolculuk halinde veya içinizden biri ayak yolundan gelirse yahut kadınlarla cinsel ilişkide bulunursa, bu hallerde su bulamadığınız takdirde temiz bir toprağa yönelin (teyemmüm edin), yüzünüzü ve ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez, fakat O sizi tertemiz kılmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” (Maide, 6) emredilir.
Temizlenerek Allah’ı ta'zim etmeliyiz. Peki bu temizlenme nasıl olmalı?
Bedenimizi necisten, dilimizi gıybetten, elimizi, gözümüzü, kulağımızı günahtan koruyup, kalbimizi Allah ve Rasulü’nün (s.a.v.) sevgisi ile doldurup, Allah’ı zikretmeliyiz.
Hz. Aişe’den (r.a.) nakledilen hadislerin birinde Resul-i Ekrem’in (s.a.v.) namazdaki rüku ve secdelerinde zaman zaman, “Sübbûhun kuddûs rabbü’l-melâiketi ve’r-rûh” (münezzeh ve yüce, meleklerin ve Cebrail’in rabbi) şeklindeki zikri tekrar ettiğini belirtilmiştir.
Bir diğer rivayetinde ise; Rasulullah’ın (s.a.v.) yataktan kalkınca onar defa okuduğu dua ve zikir içinde şu cümlelerin de yer aldığı ifade edilmiştir: “Sübhânellāhi ve bi-hamdih sübhâne’l-meliki’l-kuddûs” (Allah’ı yüceltip övgüyle anarım, görünen ve görünmeyen âlemlerin sahibinin, O’nun münezzeh zatının her türlü eksiklik ve kusurdan uzak olduğunu kabul ederim. dediği rivayet edilmiştir.
Kuddüs ismi hem takdis hem de tesbihi anlatan bir esmadır. Kulun temiz olması Allah’ı çokça tesbih ve ta'zimde bulunması iledir. Takdiste tazim, tesbihte tenzih anlamı vardır ki bunlar birbirlerini bütünlerler. Allah’ın Adem’i (a.s.) yaratıp yeryüzüne göndereceğini beyan etmesi üzerine meleklerin söylediği, “Biz seni yeterince tesbih ve takdis ederiz”(el-Bakara 2/30) cümlesinde yer alan takdis de, “Seni manevi kirlerden arınmışlığa nisbet eder, yücelikle niteleriz” veya, “Sana layık olmak için kendimizi manevi kirlerden uzak tutarız” manasında açıklarız.
İhlas suresinde Allah’ın Kuddüs esması geçmemekle birlikte, mana itibariyle bu esmayı anlatan sürelerden biridir. Allah doğmamış ve doğrulmamıştır. Bu durumlardan münezzehtir.
Kuddüs Allah’ın bir esmasının olması yanında, Rabbimizin kutsallık atfettiği yerler içinde kullanılmıştır. Bunun bilgisini Kur’an ve hadis kaynaklarımızdan almaktayız. Cebrail için kullanılan Ruh’ul-Kudüs, Kutsal Tuva vadisi ve Mukaddes toprak.
Tasavvuf alimlerimizden el-Kuşeyri, tasavvufi bir yaklaşımla Kuddüs isminden kulun alabileceği nasibi şöyle ifade etmiştir: “Kuddüs isminin muhtevasını tam anlamıyla kavrayan kimse Allah rızası uğruna nefsini aşağı arzulara uymaktan, servetini haram şüphesinden, zamanını O’na muhalefet etme kirinden, kalbini dünya alakalarının sebep olacağı lekelerden, ruhunu fani mekanlarda barınmaktan ve içindeki gücü yabancı ilgilerden uzak tutar. Böyle bir kişi, Allah’a taptığı manevi muhtevasıyla hiçbir yaratığa kul olma zilletine düşmez; O’nu müşahede ettiği kalbiyle hiçbir mahluka tazimde bulunmaz; elinde bulunan bir dünya nimetini yitirmekten etkilenmez ve tuttuğu yoldan Allah’a ulaşmadan geri dönmez.
Esma’ül-Hüsna ile tedavi yöntemi geliştiren alimlerimiz, ruhi sıkıntı çeken, temizlik eksikliğinden dolayı bazı sıkıntıların içinde bulunan, psikolojik sıkıntıların içinde olan hastalara El-Kuddüs ismini çokça zikretmelerini tavsiye ederlerdi.
Gazzali, kulun kudsiyetten nasip almasının zihnini maddi ve dünyevi her şeyden, iradesini bedeni arzulardan temizlemesi anlamına geldiğini söyler.
Rabbim maddi ve manevi kirlerden arınmış, Rabbimizi bolca tesbih ve ta'zim eden kullardan olmayı cümlemize nasip eylesin…
*Esma’ül-Hüsna yazı serimiz Halime Hüsna Özüdoğru katkılarıyla hazırlanmaktadır.