
Her Şeyin Tek Sahibi:
El-Melik, El-Malik, El-Malik'ül-Mülk
Bu hafta el-Melik, el-Malik ve Malik'ül-Mülk esmalarını işleyeceğiz. “Mülkün tek sahibi olmayı” anlatan bu üç esmayı birbirinden ayırmadan anlatmak istedik. Kur’an’da, Mülk suresi başta olmak üzere, Rabbimizin bizim üzerimizdeki her nimeti, kainatın varlığı, ahiretin varlığı ve dünyaya, ahirete ait bilgilerin bizlere tafsilatlı bir şekilde anlatılması El- Melik esmasının bir tezahürü aslında. Her şeyden müstağni olmasını ve mutlak hükümdarlık kavramını anlatan bu esma ile Rabbimizin kudretini ve gücünü idrak etmeye çalışacağız.
Kelime olarak “malik ve sahip olmak, ve mülkün sahibi olmak elinin altında bulundurup tek başına tasarruf etmek” manasındaki mülk; “görünen ve görünmeyen âlemlerin sahibi” demektir.
El-Melik: Hükümranlık anlamında olup, hükmünü yürütmek, istediği şekilde tasarruf etmek demektir. Hükümdar demektir.
El-Malik: Gücü, kuvveti ve bağımsız bir hükümranlık ifade eder. Yeryüzünde olan her şeye sahip olan demektir ve Allah’ın zatına ait bir isimdir.
Malik’ül-Mülk: Mülkün sahibi anlamına gelen, görünen ve görünmeyen her varlık üzerindeki idaresini, bu varlıkların sahip oldukları her şeyin sahibi olduğunu anlatan isimdir.
Mutlak, kayıtsız şartsız, meliklik ve maliklik Allah'a (c.c) mahsustur. Hayatı bile kendi elinde olmayan bir varlığın yani insanın ya da herhangi bir mahluğun bu vasıflarla nitelenmesi mümkün değildir.
Yeryüzünde azgınlaşan ve Allah’a isyan eden her varlık kendisinde maliklik, meliklik gördüğündendir ve tek Malik, Melik’in Allah olduğunu unutma gafletinde bulunmuştur. Bunun yanı sıra dünya hayatında yaşamak ve mutlu olmanın en önemli temel şartlarından biri de Malik ve Melik’in Allah olduğunu kabullenmektir.
İnsan ne zaman ki dünya hayatında Allah’tan başkasının hükümranlığını kabul eder o zaman ruhsal, psikolojik problemler yaşamaya başlar. Kişi, aldığı maaşın Allah’tan değil patrondan geldiğini düşündüğünde, evlat sahibi olmanın Allah’ın iznini bağlı olduğu gerçeğini unuttuğunda, hayatındaki tüm kişilerin bir gün Allah’ın iradesi sonucu öleceğinin idrakinden uzaklaştığında hayatta yaşadığı zorlukların ve imtihanların sebebini kavrayamaz. Böylece ruhsal sıkıntıların içinde boğulmaktan kendini alamaz.
Allah, Ayet’el-Kürsi olarak bildiğimiz Bakara suresinin 255. ayetinde, Malik ve Melik yönünü iki ayrı cümlede ele alır. Böylece kainatın en büyük noktasından en minik hücresine kadar her şeyin Allah’ın hükümranlığı altında olduğunu ortaya koyar.
Dünya hayatında nice ideolojiler ve nice “–izm”ler var bizlere dayatılmaya çalışılan. İnsan varoluşunun gerçek sebebi olan halifelik misyonunu gereğince yüklendiği takdirde, Allah’ın hükümdarlığının dünyadaki idarecisi konumuna yükselir. İnsanın vazifesi Allah’ın hükümlerini bu dünyada yegane hüküm haline getirmek için gayret etmektir.
Yaşamak için yer ve yeri idare eden bir mutlak kudret gereklidir. Kul, Allah’ın mutlak Melik ve Malik olduğu kavrar ise yeryüzünde adalet ve huzur hakim olur yani Allah’ın yeryüzünde bahşettiği mülke sahip çıkan ve en güzel şekilde idare eden kişi olarak Allah’ın rızasına kazanır.
Kuran-ı Kerim’de, başta Mülk suresinde, korunma ayetlerimiz olan Nas suresinde ve her namazda okuduğumuz Fatiha suresinde olmak üzere bir çok ayeti kerime de bu üç esma geçmektedir.
“Mutlak hükümranlık elinde olan Allah aşkındır, cömerttir ve O’nun her şeye gücü yeter.” (Mülk, 1) --Mülk Esması
“Hamd, Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah'a mahsustur.” (Fatiha, 2-4) --Malik Esması
“De ki: “Cinlerden olsun insanlardan olsun, insanların kalplerine vesvese sokan sinsi şeytanın şerrinden insanların Rabbine, insanların malik ve hakimine, insanların mabuduna sığınırım!”” (Nas, 1-6) --Melik Esması
"Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır (c.c.) ve Allah (c.c.) her şeye kadirdir." (Al-i İmran, 189)
De ki: "Ey mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltirsin, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Hiç kuşku yok sen her şeye kadirsin." (Ali İmran, 26)
"Bilmez misin ki: Hükümranlık Allah'ındır (c.c.). Hakikaten göklerin ve yerin mülkü hep onun. Size de Allah'tan (c.c.) başka ne bir veli (dost) vardır, ne nasir(yardımcı)." (Bakara, 107)
Peygamberimizin hadis-i şeriflerinde de el-Melik, el- Malik ve Malik’ül-Mülk yer almaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından farz namazların sonunda okunması tavsiye edilen:
“La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh, lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdü ve hüve ala külli şey’in kadir”
“Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir, O’nun ortağı yoktur, mülk O’nundur, hamd O’na aittir. O, her şeye kadirdir.”
Peygamberimiz (s.a.v.) “görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi ve mutlak güç ve melik, mülkün sahibi” ifadeleriyle dua ve niyazda bulunmuş ve bu da hadis kitaplarının dua metinlerinde yer almıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu ki:
"Kıyamet gününde Allah Teala'nın (c.c.) en fazla gazap edeceği en pis ve en kindar adam melikül emlak adını alan kimsedir. Allah'tan (c.c.) başka melik yoktur." (Müslim)
Rasulullah’ın (s.a.v.) bu hadis-i şerifinde bahsettiği Melikül Emlak; sultanlar sultanı manasına gelen bir kelime olup, insana isim olarak konulması uygun görülmemiştir. Yine bununla beraber Rasulullah’ın (s.a.v.) hadislerinde bir görünen, somut mana olduğu gibi bir de gizli manalar olduğunu biliyoruz ki, hadis-i şerifte aslında sadece isim olarak “Melikül Emlak”ın kullanılması yasaklanmamış bununla beraber kendi bu vasıfta görmenin çirkinliğine de atıf yapılmak istenmiştir. Buna göre bu dünyada kendini otorite gören, diğer insanlardan üstün sayan, kibirli, hükümlerini başka insanlara kabul ettirmeye uğraşan karakterdeki tüm insanlar bu hadis-i şerif doğrultusunda Allah’ın gazap edeceği kişilerden görülmüştür.
Kuşeyri, Allah'ın (c.c.) yegane malik olduğu bilincine ulaşan kimsenin herhangi bir mahluka boyun eğmeyeceğini söyler, çünkü Allah’ın kudretine ve Malik oluşuna vakıf olmak kişiyi başkasına değil sadece Allah’a yönelip yaklaşmaya sevkeder.
Allah idaresinde rahmet bulundurur, zulmetmez. Her mahlukunu rahmetiyle kuşatmıştır. Bize düşen halife olarak gönderildiğimiz bu yeryüzünde Rabbimizin istediği doğrultuda hükmetmek bize verdiği mülke sahip çıkmaktır. Mülke bağlanıp sahibini unutmak değil, her daim sahibini hatırlayıp mülkün içinde yaşamaktır. Adaletin temeli böyle inşa olacaktır.
Ne güzel söylemiş merhum Yunus Emre:
"Mal sahibi, mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan, mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan..."
Rabbim muvaffak olan kullardan eylesin hepimizi….
*Esma’ül-Hüsna yazı serimiz Halime Hüsna Özüdoğru katkılarıyla hazırlanmaktadır.