top of page
62bdda14309b47cc46b239ac932ceb80_edited.

Mutlak Ululuğun Sahibi: El-Mütekebbir

El-Mütekebbir; büyük ve yüce olan, mutlak ululuğun sahibi anlamlarına gelen Allah’ın zatına ait bu esmayı inceleyeceğiz.

 

Sözlükte “büyük ve cüsseli, ulu ve yüce olmak” manasındaki kiber kökünden türeyen Mütekebbir “büyük, ulu” anlamına gelir. Mütekebbir, Esma’ül-Hüsna’dan biri olarak “zatının ve sıfatlarının mahiyeti bilinemeyecek kadar ulu” anlamına gelir. 

Aynı zamanda Mütekebbir; Kebir, Aliyy, Müteali, Celil ve Kahhar isimleriyle de anlam yakınlığı içinde bulunur.

 

Kur’an-ı Kerim’de el- Mütekebbir bir ayette Allah’ın zatına ait bir isim olarak gelmiş, diğer yaklaşık on sekiz ayette Kebir (büyük, yüce) olarak geçmektedir.  El-Mütekebbir olarak geçen ayeti Haşr suresi 23. ayettir. Rabbimizin bu esması Peygamberimizin (s.a.v.) dualarında ve Esma’ül-Hüsna hadislerinde geçmektedir. 

 

“O, öyle Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mülkün sahibidir, eksiklikten münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır (el-Mütekebbir). Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir.” Haşr, 23

 

Alimler, Mütekebbir esmasının “insanın kendisinde bulunmayan bir niteliği varmış gibi göstermesi” şeklinde bir özellik taşıdığını belirtir. Ebu Bekir İbnü’l-Arabi de Mütekebbir’e insan için kullanıldığında “kendini büyük ve azametli, başkalarını ise hakir gören” anlamını vermiştir. Bu manalar yergi ifade etmekte olup Allah’tan başka varlıklar için söz konusudur. 

 

Her varlık, sahip olduğu imkanlara kendisinden değil yaratıcının lütfu sayesinde nail olmuştur ve her yaratılmışın üstünde başka yaratılmışlar vardır. Nihayet bütün izzet, şeref ve yüceliklere bizâtihi sahip bulunan Allah yegâne yüce varlıktır. Bu surette kibirlenmek ve bulunduğu konumda tek olduğunu iddia etmek hakikati bilmemektir. Çünkü neye ulaşırsak ulaşalım, hangi başarı, hangi mülk, hangi rızık olursa olsun bunların hepsinin sahibi Allah’tır. Biz çabalayan, Allah’ın lütfuna mazhar olmak için dua eden kullarız. Allah (c.c.) yeryüzünde kibirlenerek yürüyenlerden bahsederken onların Mütekebbir olan Allah’a karşı kibirlendiklerini ve bu durumda hayvanlar gibi değil de “esfele safilin” yani hayvandan da aşağı olarak tanımlandıklarını belirtir. Çünkü hayvanlar da Allah’ı zikretmekte olan ona boyun eğen varlıklardır. Yani yeryüzüne halife olarak gönderilen varlık olan insan hadsizleşerek büyüklendiğinde hayvandan da aşağı olarak tanımlanmaktadır.

 

Yeryüzünde büyüklenenlerin özelliklerine ayetler ışığında bakacak olursak da:

 

“Ve meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu.” Bakara, 34

 

“Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler), içlerinden iman edip de onlarca zayıf bırakılanlara (müstaz'aflara) dediler ki: "Salih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" Onlar: "Biz gerçekten onunla gönderilene inananlarız" dediler.” Araf, 75

 

Gazzali kullara yakışan tekebbürün (büyüklenmenin), manevi hayatlarını olumsuz yönde etkileyebilecek her türlü dünyevi nimeti hakir görüp bunlara tenezzül etmemekten ibaret olduğunu söyler. 

Rabbimiz bizleri verdiği nimetlere her daim şükreden, büyüklenmeyen, tevazu sahibi boyun eğen, el-Mütekebbir olan Allah’a hakkıyla iman etmiş kullardan eylesin.

 

*Esma’ül-Hüsna yazı serimiz Halime Hüsna Özüdoğru katkılarıyla hazırlanmaktadır.

bottom of page