
Şan ve Şeref Bahşeden: Er-Râfi'
Sözlükte, “kaldırmak, taşımak, yükseltmek, kadri ve kıymeti yüksek olmak, nakletmek” anlamındaki ref’ kelimesinden türeyen Râfi'; kaldıran, yükselten ve şerefini artıran demektir.
Allah'ın sıfatı olarak; mertebesi yüce olan, azamet, yücelik ve büyüklük bakımından en üstün olan, kendisinin üstünde hiç kimse bulunmayan, mutlak üstün yüce varlık, göğü yükselten, Peygamberlerin, itâatkâr müminlerin itibar, şan ve şerefini artıran anlamına gelir.
Kur'an'da fiil, isim kalıplarıyla ve de kıyamet ilgili olarak gelmektedir.
Peygamberimizin (s.a.v.) esma hadisinde aynı zamanda dualarının yer aldığı hadislerde görmekteyiz.
Kur'an’da ilk olarak Hz. İsa’nın (a.s.) Allah'a yükseltilmesiyle ilgili olarak;
اِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا ع۪يسٰٓى اِنّ۪ي مُتَوَفّ۪يكَ وَرَافِعُكَ اِلَيَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَجَاعِلُ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِلٰى يَوْمِالْقِيٰمَةِۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاَحْكُمُ بَيْنَكُمْ ف۪يمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ
Allah buyurmuştu ki: "Ey Îsâ! Ben seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni o inkârcılardan arındıracağım ve sana tâbi olanları kıyamet gününe kadar inkâr edenlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte, ayrılığa düşüp durduğunuz hususlarda aranızda hükmü o zaman ben vereceğim." (Âl-i İmrân, 55)
Mü’min sûresinde;
رَف۪يعُ الدَّرَجَاتِ ذُو الْعَرْشِۚ يُلْقِي الرُّوحَ مِنْ اَمْرِه۪ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ لِيُنْذِرَ يَوْمَ التَّلَاقِۙ
“O’nun dereceleri yüksektir, arşın sahibidir; buluşma günü hakkında uyarıda bulunması için kullarından dilediğine iradesiyle vahyi indirir.” (Mü'min, 15)
Burada geçen, Allah’a nisbet edilen "refîu’d-derecât" dereceleri yani kendisinin kadr ve mertebesi veya sıfatları yüce olan diye yorumlanır.
Ra'd suresinde ise;
اَللّٰهُ الَّذ۪ي رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ كُلٌّ يَجْر۪ي لِاَجَلٍ مُسَمًّىۜ يُدَبِّرُالْاَمْرَ يُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لَعَلَّكُمْ بِلِقَٓاءِ رَبِّكُمْ تُوقِنُونَ
“Gökleri görebileceğiniz bir direk olmaksızın yükselten, sonra arşa istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah’tır; her biri belirlenmiş bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşleri Allah düzenliyor; âyetleri de açıklıyor ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız.” (Rad, 2)
“Ve senin şanını yüceltmedik mi?” (İnşirah, 4) ayetinde Hz. Muhammed'in (s.a.v.) şanını yüceltmesi,
“Ey iman edenler! Size, bulunduğunuz toplantılarda "Yer açın" dendiğinde yer açın ki Allah da size genişlik versin. "Davranıp kalkın" dendiğinde de kalkın ki Allah içinizden (gerçekten) iman etmiş olanları ve ilme kavuşmuş olanları yüksek derecelere çıkarsın. Yapıp ettiklerinizden Allah tamamen haberdardır.” (Mücadele, 11) ayetiyle de mü'minlerin derecelerini yücelttiğini ifade eder.
نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَنْ نَشَٓاءُۜ وَفَوْقَ كُلِّ ذ۪ي عِلْمٍ عَل۪يمٌ
“Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır.” (Yusuf, 76)
Abdullah b. Abbas’tan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) teheccüd namazının iki secdesi arasında şu meâldeki duayı okurdu:
“Rabbim! Günahlarımı bağışla, bana merhamet et,
eksikliğimi giderip halimi iyileştir,
beni mânen yücelt, rızıklandır; doğru yoldan ayırma!”
Alimler Hâfıd-Râfi‘ isimlerini karşıt mânalar taşıyan Kābız-Bâsıt, Muiz-Müzil gibi, birlikte kullanmayı ve denge ifade eden mânayı yansıtmayı gerekli görürler. Kur’an-ı Kerim’de Allah’a nisbet edilen ref‘kavramı tabiatın kozmik düzeni çerçevesinde göklerin yükseltildiği, güneş sisteminin hassas dengelerle korunduğu, Tûr dağının İsrâiloğulları’nın fevkinde kaldırıldığı şeklindeki maddî muhtevanın yanı sıra insanların ruhî nitelik ve yetenekleriyle mânevî derecelerinin farklı kılındığı biçiminde soyut içerik de taşımaktadır.
Esmâ-i hüsnâ müelliflerinden olan Gazzali ve Hattabi; Râfi‘esmasını daha çok soyut alanla irtibatlandırarak “dostlarının taat ve amellerini kabul edip kendisine yaklaştıran, dünyada da onları aziz kılan” şeklinde tefsir etmişlerdir.
Hâfıd-Râfi‘ esmalarının açıklanması sırasında bazı âlimler “dilediğini alçaltan, dilediğini yücelten” türünden ifadeler kullanırken, bazıları tenzihe uygun olarak “yüceltilmeye hak kazanan” veya “alçaltılmaya müstahak olan” ifadesini tercih etmişlerdir ki isabetli olan da bu olduğuna ittifak etmişlerdir.
İlâhî iradenin önünde hiçbir engel bulunmamakla birlikte Allah, fiilî alanda hükmünü kendisinin belirlediği adalet ve hikmet ilkeleri çerçevesinde yürüttüğünden kimseye asla zulmetmez, sadece bilinmeyen sebeplerden dolayı lutufla muamele eder.
Er-Râfi‘esması Allah’ın fiilî isim ve sıfatları grubu içinde yer alır. Rafî‘ “sıfatları yüce” anlamında kabul edildiği takdirde zâtî olur. Hem zatına hem fiiliyatına ait bir esmadır. Kıyametle ilgili olarak;
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ
“O, alçaltır, yükseltir.” (Vakıa, 3) ayetinden maksat, kıyamette Allah'ın mü'minlerin itibarını yükseltip cennete koyması, kafir ve asilerin itibarını alçaltıp cehenneme atmasıdır.
Rabbim hepimize cennet ehli olan, itibarı yükseltilmiş kullardan olmayı nasip eylesin.
*Esma’ül-Hüsna yazı serimiz Halime Hüsna Özüdoğru katkılarıyla hazırlanmaktadır.